Yıkılan tarihi yeniden ‘inşa etmek

26.03.2023 - Pazar 02:01

Seray Şahinler | [email protected]Kahramanmaraş’ta meydana gelen depremler 11 ilde büyük yıkıma yol açtı. 48 binden fazla insan hayatını kaybetti, binlerce bina yerle bir oldu. Deprem, kültürel mirasa da büyük zarar verdi. Hatay, Adıyaman, Gaziantep başta olmak üzere depremin en acı şekilde etkilediği illerimizde birçok tarihi yapı, kilise, cami ve arkeolojik alanda tahribatlar söz konusu. Depremin hemen ardından, 7 Şubat’ta UNESCO, Türkiye ve Suriye’de yıkılan veya tahrip olan tarihi ve kültürel yerlerin envanterinin çıkarılıp kısa zamanda onarım için çalışma başlatılacağını açıklamıştı. Türkiye’de UNESCO Kültür Mirası Listesi’nde bulunan Roma, Sasani, Bizans, İslam ve Osmanlı dönemlerine ait tarihi eserlerin gördüğü zarardan büyük üzüntü duyulduğu ifade edilmiş, uzmanlar ve iş birliği yapılan kuruluşlarla acilen seferber olunacağı vurgulanmıştı. Arama-kurtarma ve tahliye çalışmaları ile birlikte depremde zarar gören tarihi eserlerin yaralarını sarmak için Türkiye’deki süreç de başladı.

class="medyanet-inline-adv">

Yıkılan tarihi yeniden ‘inşa etmek

Habib-i Neccar Camii

Tarih boyunca nice deprem görmesine rağmen asırlardır ayakta duran, belirli dönemlerde restorasyondan geçse de kendine özgü ruhuyla var olmaya devam eden cami ve kiliselerin büyük bölümü ilk depremde yıkıma uğradı. İlk sırada Habib-i Neccar Camii var. Camiye ait fotoğraflar yürek sızlatıyor adeta... Dünyadaki sanat ve inanç tarihinin en önemli yapılarından olan caminin, Antakya’nın 638 yılında Müslüman Arapların eline geçtiği dönemde inşa edilen ve bugünkü Türkiye sınırları içerisinde yaptırılan ilk camii olduğu kabul ediliyor. Caminin büyük bölümü harap hâlde. Girişinde yer alan Yuhanna ve Pavlos’un türbelerinde de yıkım söz konusu.

Mimarlık tarihçisi Prof. Dr. Zeynep Ahunbay, restorasyon sürecinin doğru ilerleyebilmesi adına yıkılan sıraların tespit edilip kalan izlerin aynı sıraya konması gerektiğine dikkat çekiyor. Depremde en fazla kayıp veren kentlerden Adıyaman’da da tahribat oldukça fazla. Kentte, Dulkadiroğulları tarafından 1300’lü yıllarda yapılan, şehrin en önemli tarihi yapılarından Ulu Cami tamamen yıkıldı. Geçen yıl bakım ve onarım çalışmaları yapılan caminin depremde yerle bir olduğu görülüyor. Gaziantep’in sembollerinden Gaziantep Kalesi de yıkık görüntüsüyle zihinlerimizde... M.S. 6. yüzyılda bugünkü şeklini alan kalenin doğu, güney ve güneydoğu kısımlarındaki bazı burçlar, depremin etkisiyle yıkıldı, taşları yollara saçıldı

class="medyanet-inline-adv">

Yıkılan tarihi yeniden ‘inşa etmek

Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından oluşturulan Bilim Kurulu depremde ağır hasar gören tarihi yapılardaki nitelikli malzemenin ayıklanarak belgelenmesi amacıyla çalışıyor. Uzmanlar, titiz bir çalışma ile tarihi eserleri enkazdan çıkarıyor ve korumaya alıyor.

Zarar gören kiliseler

Yazının girişinde tarihi kiliselerde de hasarın meydana geldiğini belirtmiştim. Özellikle Hatay’daki kiliselerin büyük bölümü depremde yerle bir oldu. Tarihi 1830’lara uzanan Antakya Rum Ortodoks Kilisesi, Antakya Protestan Kilisesi depremden en çok etkilenen yerlerden... Antakya Rum Ortodoks Kilisesi Vakfı Başkanı Fadi Hurigil, sohbetimizde kilisenin içindeki ikonaların, tarihi eser niteliğindeki parçaların tahrip olduğunu söyledi. Hurigil, enkazdan kendi elleriyle çıkarmayı başardığı parçaları çalınma ve yok olma riskine karşı Müzeler Müdürlüğü’ne teslim etmiş. Samandağ’daki Meryem Ana Kilisesi ve Aziz İlyas Rum Ortodoks Kilisesi, Altınözü ilçesindeki tarihi Aziz Georgios Rum Ortodoks Kilisesi ile 1830’larda yapılan, uzun zamandır cemaati olmayan, bakımsız hâldeki Kırıkhan Surp Krikor Lusavoriç Ermeni Kilisesi’nde de hasar mevcut. Antakya Sinagogu da ağır hasarlı... UNESCO Dünya Mirası Listesi’ne kayıtlı olan 5000 yıllık Diyarbakır Surları, Kâhta Kalesi, Diyarbakır St. George Kilisesi, Adıyaman’daki Süryani Kadim Metropolitliği Mor Petrus ve Mor Pavlus Kilisesi, Fransız Mimar Leon Benju tarafından 1927’de inşa edilen ve 1938- 1939’da Hatay Devleti’nin meclis binası olarak kullanılan yapı da depremde ağır hasar alan yapılar arasında...

class="medyanet-inline-adv">

Restorasyon süreç

Bu denli büyük bir yıkımın tahrip ettiği yapıları bu satırlara sığdırmak mümkün değil elbette... Yıkılan, darmadağın olan en ufak bir parça dahi eşsiz değere sahip. Kültür ve Turizm Bakanlığı, depremde zarar gören eserlerin restorasyon sürecinin 1 Mart’ta başladığını duyurmuştu. Bilim kurulları oluşturuldu, dernek, STK ve alanında uzman kişilerle istişareler yapıldı. Peki süreç nasıl işleyecek? Kültürel Mirası Koruma Derneği, Kültürel Mirasın Dostları Derneği başta olmak üzere, sürecin paydaşı akademisyen ve arkeologlarla yaptığım görüşmelerde “belgeleme” meselesi öne çıkıyor. Ortak görüş belgelemeye önem verilmesi ve restorasyonların aceleye getirilmemesi yönünde. Yıkıntıların tek tek fotoğraflanarak bütün özellikleriyle belgelenmesi gerekiyor. Uzman mimar ve inşaat mühendislerinin öncülüğünde mimarlık tarihi, sanat tarihi, arkeolog, jeolog, yapı malzeme uzmanı gibi uzmanların katılımı ile kriterleri baştan belirlenmiş yöntemlerle yerinde gözleme dayalı inceleme; tespitler ve acil geçici önlemlerin belirlenmesi esas. Depremin eserdeki etkisinin bu aşamada anlaşılmasının, daha sonraki koruma amaçlı restorasyon ve rekonstrüksiyon gibi çalışmalara yol göstereceği vurgulanıyor. Dağılan, yerle bir olan parçaları moloz yığını olarak değil orijinal yapının bir parçası olarak görüp yıkılma şekline göre yeniden analiz etmek gerekiyor. En ufak bir parçanın dahi restorasyondaki yeri büyük. Uzmanların dikkat çektiği önemli bir husus daha var: Somut olmayan kültürel miras. Somut olmayan kültürel mirasın yaşatılması konusundaki hassasiyete dikkat çekiliyor. UNESCO Kültür ve Acil Durumlar Müdürü Krista Pikkat da geçtiğimiz günlerde Washington Post’a verdiği demeçte Türkiye ve Suriye’deki somut olmayan kültürel mirası yeniden inşa etmeye çalıştıklarını söylemişti. Mekân hafızamızın yapı taşlarının en iyi şekilde korunması ve ayağa kaldırılması, somut ve somut olmayan kültürel mirasımızın sonsuza kadar yaşaması dileğiyle...

class="medyanet-inline-adv">

Yıkılan tarihi yeniden ‘inşa etmek

class="medyanet-inline-adv">

Müzeler sağlam

Yaşanan ağır tahribata karşın müzelerde korkulan olmadı. Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü tarafından depremin ilk günlerinde yapılan açıklamada Kral Şuppiluliuma Heykeli’nin de sergilendiği Hatay Arkeoloji Müzesi’nin bir bölümünün hasara uğradığı, Kahramanmaraş, Elbistan, Adıyaman, Malatya’daki müzelerde yıkıma bağlı çatlaklar yaşandığı belirtildi. Gaziantep, Şanlıurfa, Kilis, Osmaniye, Diyarbakır, Adana müzeleri ise zarar görmedi. Meydana gelen ufak hasarlar ve çatlaklar için ise iyileştirme çalışmaları sürüyor. Şanlıurfa’daki Göbeklitepe’de de herhangi bir hasar yok, dikili taşları yerli yerinde. Gaziantep’teki Zeugma Antik Kenti de depremi hasarsız atlattı. Malatya’daki Arslantepe’nin ise kerpiç duvarlarında hafif kaymalar ve geçici çatı örtüsünde yer yer çökmeler mevcut.

ALINTI KAYNAK: https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/yikilan-tarihi-yeniden-insa-etmek-6919816

YORUM YAZ