Türkiye’nin ilk ve tek uluslararası bale festivali “Don kişot” ile sona erecek
Antik tiyatrolarda tarihi seyretmek
15.08.2023 - Salı 23:13Nükhet Everi / [email protected] - Bugün Anadolu’da (tarihteki adıyla Küçük Asya’da) antik kentleri gezerken mutlaka şehir planlamasının önemli bir parçası olan bir tiyatroya da rastlarsınız. Ağırlıklı olarak Batı Anadolu’ya dağılmış çok sayıdaki antik kentte bulunan bu tiyatrolar Helenistik Çağ, geçiş dönemi ya da Roma İmparatorluk Dönemi yapılarıdır. Helenistik Dönem kentleri bir yamaca dayalı olarak kurulmuşlar ve böylece ovalar hem kentlerin hem de tiyatroların geri planını oluşturmuşlardır. Anadolu’nun Helenistik tiyatroları yerin doğal yapısı, geri plan ve tabii ki akustik dikkate alınarak kazma-doldurma yoluyla vadiler arasındaki boğazlara, doğaya uygun şekilde, arazinin elverişli bir noktasına kuruluyordu. İnşaatlarda malzeme için yerel kaynaklar kullanılıyordu. Şehir kaç kişilik olursa olsun mutlaka bir tiyatro yapısı bulunurdu. Helenistik Çağ tiyatrolarında geri planda dağ ya da geniş ovaların bulunmasına dikkat etmişler. Oyun sırasında böylece uzak çevre de skeneye (sahne yapısı) dâhil ediliyor, sahne binası alçak bir konumda olduğu için haliyle manzara da sahneye müdahale ediyordu. Bu dönemde tiyatro, yurttaşların kültürel ve dinsel gösterileri için yaptırdığı binalardı. Bu şenlikler kompozisyon, şiir, müzik ve dramatik gösteri karşılaşmaları içerirdi. Bu yarışmalı gösterilere ücret ödenir ve kazanana da ödül verilirdi. Ben gene de bu tiyatroların eğlence için olmasa da keyif için yapıldığını da düşünürüm. Şehrin sahip olduklarını görmek, uzaktan bakanlara da ihtişamı göstermek amaçlı. Ne de olsa önleri sahne binasıyla kapalı olmadığı için tiyatro sahnesindeki olaya konsantre olmak da gerekmezdi elbette. Oturan kişi uzaklara dalıp memleketinin güzelliklerini izleyebilirdi.
class="medyanet-inline-adv">
Yaşanan değişimler
Antik Çağ oyunlarını inceleyince, Helenistik sahnenin gösteri sırasında çok renkli kumaş, kurdele ve altın görünümlü metallerle süslenen mobilyalarla hareketlendirilmiş olduğunu düşünebiliriz. Geçiş döneminde ise Mithridates savaşlarının başlangıcından Flaviuslar yönetiminin sonuna kadar Küçük Asya mimarisi Helenistik Çağ’a özgü ince niteliklerini yitirmeksizin yeni yönergeler ve Roma ruhuyla yoğruldu. Bu dönemler oldukça karışık ve aslında tiyatro inşaatı için uygun olmayan dönemlerdi. Biçimde göze çarpan bir değişiklik yapılmadan, tiyatrolar daha çok insan alsın diye genişletildi. Erken Helenistik Çağ tiyatrolarında daha basit şekilde işlenen oturma yerleri geçiş döneminde incelik ve zenginlik kazandı. Nysa, Kibyra, Alabanda, Tralleis, Milet, Patara ve Efes’in büyük auditoriumları (seyircilerin oturduğu yer) bu düşüncelerle yapıldı. Sahne binası oranları geçiş döneminde değişmese de Efes Tiyatrosu’nda seyirci ile göğün oluşturduğu geri plan arasında uzun bir engel oluşturacak şekilde inşa edilmişti. Sahne derinliği artırılırken bazı tiyatrolarda aslında çok önemli olan ilk beş sıra korunmuş, bazılarında kaldırılıp orkestra büyütülmüş ve oturma yerlerine oranla daha alçak bir düzeye indirilmiştir.
class="medyanet-inline-adv">
Aspendos, Akdeniz dünyasının en iyi korunmuş Roma Dönemi tiyatrolarından.
Roma İmparatorluk Çağı
1.yüzyılın sonundan 3. yüzyıla kadar, yani Roma İmparatorluk Çağı’nda ise kentler refaha ulaşmış ve gelişmişti. Bu sayede büyük kentlerin tiyatroları o zamana kadar alışılmamış boyutlara ulaştılar. Bu dönem tiyatrolarında en önemli unsurlardan biri tiyatronun önünü tamamen kapatan, nişlerde imparator heykellerinin yer aldığı yüksek sahne binalarıydı. Halk şenlikleri, atletizm yarışmaları ve tiyatro eserleri de içeren müzik yarışmaları, çeşitli festivaller düzenleniyordu. Gladyatör dövüşleri ve venationes (vahşi hayvan mücadeleleri) artık geleneksel gösterilerin yanı sıra mutlaka yapılıyordu. Bu dönemde tiyatrolar kent toplantılarının da yapıldığı bir merkezdi Roma Dönemi’nde her şehirde zengin yurttaşlar kentin inşaat faaliyetlerine katkıda bulunması için teşvik edilirdi. Bu tiyatrolar için de geçerliydi. Roma Çağı’nda tiyatrolar iktidar gücünün destekçisi olarak siyasi amacı da olan bir kamu anıtı haline gelmişti. Bu dönemde Helenistik Çağ’da olduğu gibi yerel malzeme ile yetinilmiyor, granit ve kalkerin yerini pahalı mermer alıyordu. Oturma yerleri geçiş döneminden itibaren Helenistik Çağ’daki gibi sade değildi ve sıra başları ile sonlarında köşede oturan seyirciye destek sağlayan koltuk kolu şeklinde bir mermer levha ile yerde aslan ayağı figürü bulunurdu.
class="medyanet-inline-adv">
Oturma düzeni
İnsanların tiyatroya giriş çıkışları, oturacakları yere ulaşmaları için yapılan düzenlemeler her çağda farklıdır. Seyirci sıraları arasındaki merdivenler (her sıraya iki basamak denk gelir) iniş çıkışları rahat hale getiriyordu. Helenistik Çağ’da herkesin eşit olduğu tiyatro binalarında Roma Çağı’nda statüye göre oturma sistemine geçilir. Yetkililere ayrılan özel yerler, statüye göre giriş çıkışlar vardı. Bazı tiyatrolarda belli yerlerde oturanların adı yazar. Etkinlikler için para ödenir, oyunlara bilet alarak girilirdi. Bu biletler taş ya da kemik gibi malzemeden yapılan tiyatro maskı vb şekillerde olurdu
class="medyanet-inline-adv">
Hayal edin!
Bir antik kenti gezerken mutlaka oranın tiyatrosunda soluklanın, orada kim bilir nelerin yaşandığını düşünün, hayal edin. Her tiyatroda anlatacak o kadar çok şey vardır ki, hiçbir tiyatro bir diğeri ile aynı olmadığı gibi yaşanmışlıkları da farklı farklıdır. O tiyatro neler için kullanılmış, orada ne gibi olaylar olmuş mutlaka araştırın. Gerçek hikâyeleriyle daha çok seveceksiniz hepsini. Efes Tiyatrosu’nda eski yıllarda çok sayıda konser olurdu. Genelde çok önemli konserler dolunaya denk gelirdi. Akşam hava kararmadan antik tiyatroda yerini alan seyirciler karşılarında artık dolgu toprak nedeniyle epeyce uzakta kalan limana doğru bakar, ışıklandırılan ve Arkadiane denen Liman Caddesi’nde neler olmuş olabileceği ile ilgili hayal kurardı. Sahnedeki sanatçılar konser sırasında seyircilerin arkasındaki tepenin ardından yükselen dolunayı hayranlıkla izlerdi. Ben Julio Iglesias’ın, Antonis Kaloyannis’in müzisyenlerinin ve Sting’in dolunay yükselirken gösterdikleri tepkiyi ve hayranlıkla karışık şaşkınlıklarını hâlâ unutamıyorum. Ne zaman Efes’e gitsem tiyatroya doğru yürürken Artemis Tapınağı’nın gümüşten maketlerini yapan kuyumcu Demetrios’un kışkırttığı tiyatroya koşturan kalabalığın ayak seslerini ve “Efeslilerin Artemis’i uludur” diye bağırışlarını duyar gibi olurum, sanki yanımdan geçip giderler. Tiyatroya geldiğimde de çoğu niçin toplandığını bilmeyen o kalabalık sanki hâlâ oradadır ve öfkeyle bağırmaya devam eder: “Efeslilerin Artemis’i uludur!
class="medyanet-inline-adv">
Hangi döneme ait?
Bir tiyatronun hangi çağa ait olduğunu kısa yoldan anlamak için seyircinin oturduğu kısma bakın. Yarım daire şeklindeyse Roma, yarım daireyi aşıyor ve at nalı şeklindeyse Helenistik Çağ tiyatrosudur. Geçiş dönemine ait olanları bulmak için de Helenistik tiyatroların bazı detaylarını incelemek gerekir.
Döneminin en büyük tiyatrosu olma özelliğini taşıyan Efes Tiyatrosu 24 bin kişi kapasiteli.
Farklı kentlerde farklı yönlerde
Hangi çağa ait olursa olsun, tiyatro yapısının inşaatı için gerekli olan kriterler hep aynıydı: Yer seçimi, binanın yönü, gösteri saatlerinde güneşin durumu ve rüzgâr, bataklık yerde olmaması, akustiğin hesaplanması gibi. Değişik nedenlerle şehir dışında, şehrin içinde, hatta şehir merkezinde yapılmış tiyatrolar görürsünüz antik kentlerde. Anadolu’daki bazı tiyatrolara baktığımızda (Priene, Nysa, Rhodiapolis, Balbura, Antiphellos, Oenoanda, Kyaneai, Termessos vb) güneye yani ışık ve güneşe dönüktürler. Efes, Herakleia ve Pınara tiyatroları gibi bazıları batıya bakarlar. Alabanda, Aspendos, Milet, Hierapolis, Side gibi kentler de güney batıya. Doğu ya da kuzeye yani soğuğa bakan tiyatro sayısı oldukça azdır. Balbura’nın Geç Roma Dönemi tiyatrosu kuzeydoğu, Aphrodisias Tiyatrosu doğu, Xanthos Riyatrosu da kuzeye yönelmiştir.
ALINTI KAYNAK: https://www.milliyet.com.tr/tatil/arkeoloji/antik-tiyatrolarda-tarihi-seyretmek-6979785