İTO yerli otomobil öncesi ’elektrikli araç tamiri’ için eğitim süreci başlattı
Çocuk yetiştirirken kadın erkek eşitsizliğiyle mücadele edebilecek 5 fikir
08.03.2023 - Çarşamba 14:33Toplumsal cinsiyet temelli eşitsizlikler, yaşanan bazı olağanüstü durumlarla birlikte daha da derinleşiyor. Kadınların maruz kaldığı olumsuz muameleler dünya çapında görülen bir sorun. Dünya Ekonomik Forumu düzenli olarak ülkeleri ekonomik katılım ve fırsatlar, akademik başarı, siyasi güçlenme, sağlık ve uzun ömürlülük konularındaki göreceli farklılıklara göre değerlendiriyor. İncelenen tüm kültürlerde erkeklerin sürekli olarak kadınlardan daha yüksek puan aldığı dikkat çekiyor.
Örneğin Covid-19 pandemi̇sinin kadınları daha olumsuz yönde etkilediği belirtilirken, pandeminin başlarında yapılan bir anketin sonuçları; Birleşik Krallık'ta yaşayan kadınların yarısının evde, iş yerinde ve toplumda kadın-erkek eşitliğinin 1970'lere geri dönmesinden endişe duyduğunu gözler önüne serdi. Peki kadınlar neden böyle düşündü? The Guardian'da yer alan bir habere göre, pandemide kadınlar daha fazla işten çıkarıldı, evde eğitim ve evden çalışmayla beraber ev işlerinin yükünü de sırtlandı. Bugün ise Kahramanmaraş merkezli depremlerden olumsuz etkilenen vatandaşlar arasında yine kadınların birçok konuda daha dezavantajlı konumda olduğuna dikkat çekiliyor.
EŞİTSİZLİKLE MÜCADELE EDEBİLECEK 5 FİKİR
Uzmanlara göre eşitsizliğin üstesinden gelebilmek için öncelikle çocukların ve gençlerin cinsiyetçi dil ve klişelere maruz kalmaması gerekiyor. Burada da aileye ve öğretmenlere çok büyük görev düşüyor.
Cinsiyetin yapabileceklerimiz üzerinde bir etkisi yok; bunun aksini savunan fikirle doğmayız ancak bunu öğreniriz. Uzmanlara göre, kim olduğumuza, bizden ne beklendiğine dair duygular, erken dönem deneyimleri ve toplumun genelinden gelen ipuçları bu fikri şekillendirir. Ancak çocuklar küçük yaşlardan itibaren toplumsal cinsiyet ile beklenti ve başarının bağımsızlığını öğrenebilir. Peki ama nasıl? İşte beş fikir...
- Konuşurken kullanılan dile dikkat etmek:
Örneğin, anaokulundaki çocuklara "önce kızlar, sonra erkekler söylesin" demek yerine "çocuklar söyleyin" demek...
- Toplumsal cinsiyet kalıplarını kullanmamak:
Giysi ve oyuncakları renk ve görüntülere göre ayırmamak; kızların matematikte ve sert oyunlarda daha kötü olduğu ama duygularda ve diğer insanlarla iyi geçinmede daha iyi olacağı varsayımlarını kullanmamak...
- Cinsiyet stereotiplerini teşvik eden oyunlar tercih etmemek:
Oyuncak bebekler ve doldurulmuş hayvanlar, hangi cinsiyetten olursa olsun çocukların bakım verme pratiği yapmalarına yardımcı olur. Top oyunları ve yapı oyuncakları, her iki cinsiyette de el-göz koordinasyonunu ve uzamsal becerileri geliştirmeye yardımcı olur.
- Dengeyi yeniden kuran hikayeler anlatmak:
Çocuklara sunulan pek çok hikaye, toplumsal cinsiyet kalıplarını yansıtacak şekildedir. Ana karakterlerin bu eğilime karşı çıktığı hikayeleri araştırın. Kadın başrolün güçlü olduğu filmler, erkek başrolün hassas olduğu kitaplar seçin.
- Çocukları nasıl övdüğümüze dikkat etmek:
Bir erkeğin övüleceği bir durumda kızlara karşı daha mı otoriter olunuyor? Bir kız çocuğu sessiz ve iyi huylu olarak tanımlanırken, erkek çocuğu aşırı duyarlı olarak mı betimleniyor bu tabirlere dikkat etmek tavsiye ediliyor.
Ruh Sağlığı Derneği temsilcisi Uzman Psikolog Emine Esra Tanrıverdi, kadın ve erkek eşitliğini benimseyen bireylerin yetişmesi için ailelere ve öğretmenlere büyük roller düştüğünü aktararak, "Çocukları 'sen kızsın, sen erkeksin' şeklinde değil; doğru, dürüst, ahlaklı, sağlam karakterli insan olarak yetiştirmek gerekiyor. Psikolojisi sağlam, sevgi ve şefkat dolu bir ailede büyüyen çocuk hayata ayaklarını sağlam basabilir" dedi.
"KIZ VE ERKEK EVLATLARINIZ ARASINDA AYRIM YAPMAYIN"
Tanrıverdi, aile içerisinde her şeyden önce çocuklar arasında cinsiyet ayrımı yapılmaması gerektiğini vurgulayarak, şunları söyledi: "Bazı ebeveynler erkek çocuklarına daha büyük bir önem veriyor. Çocuk sahibi olacaksa 'oğlum olsun' diyor. Kız çocuğuna daha farklı davranıyor, çocuğun cinsiyetine göre ayrıcalıklar yapıyor. Bazı annelerin özellikle erkek çocuklarıyla olan ilişkisinde bu çok fazla görülüyor. Dolayısıyla cinsiyet arasındaki eşitlik farkı burada başlıyor" dedi.
KADINA ŞİDDET SADECE KIRSAL KESİMLERİ İLGİLENDİREN BİR SORUN DEĞİL
Kadını ötekileştiren zihniyete sahip olanlarda psikolojik sorunların da bir etken olabileceğini söyleyen Tanrıverdi, "Örneğin, kadına şiddet olayları sadece kırsal kesimleri ilgilendiren bir sorun değil. Okumuş insanlar da şiddet uyguluyor, bu psikolojik rahatsızlıkla açıklanabilir. Kadın sığınma müdürlüğü yaptığım dönemde eşi profesör olan bir üniversite öğretim üyesi kadının sığınma evine geldiğini hatırlıyorum. Eğitimli ama şiddet eğilimli, bu nasıl açıklanır? Kişinin yaşayış biçimine, çocukluğundan getirdiği travmalarına bağlı olarak yaşadığı sorunlarla şiddete başvuruyor. Normal kişilik yapısına sahip bir kişi zaten ne kadını ne de başka bir canlıyı incitmez" diye konuştu.
TOPLUMUN BİÇTİĞİ ROLLERE MARUZ KALIYORUZ
İnsanın hayatta yapabileceklerinin bir sınırı yok; ancak bazı meslekleri, bazı renkleri, bazı oyuncakları bile cinsiyetlere bölüyoruz. Uzman Psikolog Emine Esra Tanrıverdi, "Cinsiyetimizin yapabileceklerimiz üzerinde bir etkisi olduğu fikriyle doğmuyoruz. Çocukların davranışları, doğduğu kültüre, anne ve babanın tutumlarına, toplumun etkisine göre değişebiliyor. Çocuk kız veya erkek olarak doğuyor ama onların cinsel rolünü, kimliğini biz veriyoruz. Kız çocuğu şöyledir, erkek çocuğu böyledir. Erkeklere "sen erkek adamsın, ağlama", "Sen güçlüsün", "Aileni koruyacaksın" diyoruz. Kız çocuklarına da "Sessiz olacaksın", "Ev hanımı olacaksın" diyoruz. Benim annem ve babam bile okumuş olduğu halde hep bana şunu derdi; 'Kızım sen önce ev kadını olacaksın, sonra okuyacaksın. Doktor olacaksan da unutma bir anne olacaksın.' Düşünün ki kişilerin üstünde hep bir kimlik baskısı var. Bunlar tamamen toplumun bizlere vermiş olduğu roller ve biz de mecburen o rollere bürünmek zorunda kalıyoruz. Çünkü öte yandan da birtakım kriterler, ayıplar, günahlar var" dedi.
"HİÇBİR ÇOCUK KIYAS KABUL ETMEZ"
Tanrıverdi, çocukları yetiştirirken nelere dikkat edilmesi gerektiğini şu sözlerle anlattı: "Kız çocukları ile erkek çocuklarının ayrı ayrı oyunlar oynaması yerine hep beraber oynayabilecekleri oyunlar tercih edilmeli. Günümüzde anaokullarında artık cinsiyet ayrımı yapılmaksızın çocuklar aynı oyunlara tâbi tutuluyor. Çocukların giyim tarzına, oyuncaklarına cinsel kimlik vermemek gerekiyor. 'Sen kız çocuğusun, sen erkek çocuksun' zihniyetinden ziyade çocuğun iyi, doğru, düzgün ve ahlaklı bir insan olması fikrini benimsemek gerekir. İyi bir vatandaş, iyi bir evlat, iyi bir öğrenci nasıl olmalı bunları empoze etmemiz lazım.
Çocuklar öncelikle kadın ve erkeğin eşit olduğunu öğrenmeli. Çocuklara özgüven verilmesi gerekiyor. Hiçbir çocuk kıyas kabul etmez; kıyas yapmasak böylece kendi kimliklerinin de çok özel olduğunu hissetirsek, o çocuklar özgüvenli olurlar. Örneğin; sen kız çocuğusun, erkek çocuğusun ve her şeyi yapabilirsin. Erkek çocuğa "Sen erkeksin, ağlama" dendiğinde üzerindeki baskı da artıyor. Erkek çocuğu da ağlayabilir, kız çocuğu erkek gibi davranabilir ya da erkek çocuğu kız çocuğu gibi davranabilir. Burada hiçbir sakınca yok. Yeri geldiği zaman güçlü yeri geldiği zaman da duygularımıza karşı zayıf olmalıyız; çünkü insanız ve insanlar arasında bir ayrım olmaması gerekiyor."
EVCİLİK OYUNU MASUM MU?
Cinsiyet önyargılarına teşvik eden oyunların da masum olmadığını kaydeden Tanrıverdi, "Çocuklar arasında sıkça oynanan evcilikte kız çocuğu anne, erkek çocuğu baba olur ve kadın-erkek açısından kabul edilmiş rolleri oynarlar. Bu da çok yanlış. Evcilik oyununda doğrudan bir yönlendirme var. Dolayısıyla çocuklar arasında evlilik oyunlarını doğru bulmuyorum" dedi.
Psikolojisi sağlam, sevgi ve şefkat dolu bir ailede büyüyen çocukların hayata ayaklarını sağlam basabileceğini savunan Tanrıverdi, sözlerini şöyle sürdürdü: "Çocuğa cinsel kimlik öğretilmediğinde bu çocuklar insanların eşit haklara sahip olduğunu, ayrımcılık yapmaması gerektiğini, kıyas yapmaması gerektiğini öğrenecek. Böylece eşitlik de beraberinde gelecek, kadına şiddet de önlenmiş olacak. Kendi kimliğiyle barışık olmayı öğrenecek. Sevgiyle büyüyen çocuğun içinde şiddet olmuyor. Sevgi ve şefkati tanıyan bir kişi şiddeti zaten tanımamış oluyor, şiddet dilini kullanmıyor; ama sevgi dilini kullanmayan bir ailede büyüyen çocuklarda bunların tam aksi olabiliyor. Burada anneye ve babaya olduğu gibi öğretmenlere, anneanne, babaanne ve dedelere de büyük görev düşüyor, anne ve baba gibi tutarlı olmaları gerekiyor. Öğretmenlerin ise cinsiyet kimliğiyle ilgili eğitime tâbi tutulmaları gerekiyor."
ALINTI KAYNAK: https://www.haberturk.com/cocuk-yetistirirken-kadin-erkek-esitsizligiyle-mucadele-edebilecek-5-fikir-3571606